BİLGE FORUM - Forum Bilge
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
HomeLatest imagesSearchRegisterLog in
Latest topics
» MODİFİYE ARAÇ RESMİ
Ermeni Sorunu Puce-p11by Saliha Thu Jun 04, 2009 10:28 am

» ESER-YAZAR EŞLEŞTİRMELERİ (ÖSS'YE HAZIRLIK)
Ermeni Sorunu Puce-p11by Saliha Thu Jun 04, 2009 9:41 am

» Cezmi (Namık Kemal)
Ermeni Sorunu Puce-p11by Saliha Thu Jun 04, 2009 9:19 am

» İntibah (Namık Kemal)
Ermeni Sorunu Puce-p11by Saliha Thu Jun 04, 2009 9:16 am

» Zehra (Nabizade Nazım)
Ermeni Sorunu Puce-p11by Saliha Thu Jun 04, 2009 9:14 am

» Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa)
Ermeni Sorunu Puce-p11by Saliha Thu Jun 04, 2009 9:11 am

» Eğitim-öğretim sürecinde sınıf tekrarı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ermeni Sorunu Puce-p11by JOKER Thu Jun 04, 2009 8:46 am

» Yabancı dil öğretiminin 4.sınıf başlamasını nasıl buluyorsunuz?
Ermeni Sorunu Puce-p11by JOKER Thu Jun 04, 2009 8:43 am

» Meb'in derslerde müfettiş denetimini kaldırmasını nasıl buluyorsunuz?
Ermeni Sorunu Puce-p11by JOKER Thu Jun 04, 2009 8:42 am

» E-Okul sistemini başarılı-yararlı buluyor musunuz?
Ermeni Sorunu Puce-p11by JOKER Thu Jun 04, 2009 8:39 am


 

 Ermeni Sorunu

Go down 
AuthorMessage
JOKER
Admin
JOKER


Mesaj Sayısı : 335
Rep : 2
İtibar : 783
Yaş : 33
Nerden : Tekirdağ

Ermeni Sorunu Empty
PostSubject: Ermeni Sorunu   Ermeni Sorunu Puce-p11Tue Jun 02, 2009 4:52 am

(alıntı)
Ermeni Sorunu 190724

ERMENİ SORUNUNUN ORTAYA ÇIKIŞI


Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküntü dönemine girmesini takiben Rusya, İngiltere, Fransa ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun teşvikiyle, imparatorluğu oluşturan milletler birbiri ardına bağımsızlık mücadelesine girişmişler ve bunda başarı sağlamışlardır. Bu gelişmeler Ermeniler için de örnek teşkil etmiş, onlar da Osmanlıları parçalamak isteyenlerin maddi ve manevi desteğiyle yer yer ayaklanmalar başlatmışlardır.
Böylece, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bir “Ermeni sorunu”ndan söz edilir olmuştur.
Bu dönemde dünya güç dengesinde giderek daha önemli bir devlet olarak ortaya çıkan Çarlık Rusya’sı Osmanlı Devleti topraklarını bir doğal yayılma alanı olarak kabul etmekte ve Osmanlıların sırtından güneyde sıcak denizlere açılma hedefini gütmektedir. Bu hedefe ulaşmak için kullandığı başlıca araçları savaşların yanı sıra, Osmanlı yönetimi altındaki Hristiyan toplumların hamisi rolünü oynamaktır. Diğer taraftan dönemin diğer iki başlıca gücü olan İngiltere ve Fransa da Osmanlı Ermenilerini Protestanlık ve Katolikliğe kazandırmak amacındadır ve bu amaçlar bağlamında, İstanbul’da 1830′da Ermeni Katolik, 1847′de Ermeni Protestan kiliselerini kurdurmuşlardır. Rusya, İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Ermenilerine ve diğer Hristiyan toplumlara gösterdikleri bu ilginin gerisinde esas itibariyle azınlıkları himaye görüntüsü altında Osmanlı Devleti’nin içişlerine müdahale edebilmek ve imparatorluğu parçalamak amacı yatmaktadır.

Boghos Nubar tarafından Fransa Dışişleri Bakanı’na gönderilen mektubun kopyası. (İlk sayfa tam olarak, ikinci sayfada ise selamlar ve Boghos Nubar’ın imzası görülmektedir

21 Temmuz 1915. Sultan Abdülhamid’e yapılan suikast girişimi

Ermenilere bu güçlerce Doğu Anadolu’da bir Ermenistan devletinin kurulması vaad edilmiştir. Halbuki söz konusu dönemde bu bölgedeki Ermeni nüfusu bölge genel nüfusu içinde ancak %15 oranında bir yer işgal etmektedir. Örneğin, en kalabalık oldukları Bitlis’de bile nüfusun 1/3 ünü dahi teşkil edememektedirler.
“Ermeni sorunu” için bir başlangıç noktası bulmak gerekirse, bu 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nı izleyen Ayastefanos Anlaşması ve Berlin Konferansı’dır
.

AYASTEFANOS VE BERLİN ANTLAŞMALARI
1877-78 Osmanlı-Rus savaşının ardından imzalanan Ayastefanos Anlaşması’nın Osmanlı Devleti’nce kabullenilmek zorunda kalınan 16. maddesi şöyledir:
“Ermenistan’dan Rusya askerinin istilası altında bulunup Osmanlı Devleti’ne verilmesi gereken yerlerin boşaltılması oralarda iki devletin dostane ilişkilerinde zararlı karışıklıklara yol açabileceğinden, Osmanlı Devleti Ermenilerin barındığı eyaletlerde mahalli menfaatlerin gerektirdiği ıslahat ve düzenlemeyi vakit kaybetmeksizin yapmayı ve Ermenilerin Kürtlere ve Çerkezlere karşı güvenliklerini sağlamayı garanti eder”.
Anlaşmanın bu hükmü esas itibariyle bağımsızlık kazanmak isteyen Ermenileri tam anlamıyla tatmin etmemiş olsa dahi ” Ermeni sorunu”nun tarihte ilk kez bir uluslararası belgeye yansıması ve “Ermenistan” diye bir bölgenin varlığından söz etmesi yönlerinden büyük önem taşımaktaydı. Keza 1878 yılında toplanan Berlin Kongresi sonucunda imzalanan Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi ise Ayastefanos Anlaşması’nın 16. maddesi yerine şu hükmü getirmiştir :
“Osmanlı Hükümeti halkı Ermeni olan eyaletlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkeş ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözeteceklerdir”.
Berlin Antlaşması’nın bu hükmü ile Türk – Ermeni ilişkilerine yabancı güçlerin müdahale edebilme hakkı tanınmış olmaktadır.
ERMENİ KOMİTELERİ VE İSYANLAR
Berlin Antlaşması’nın imzalanmasını izleyen dönemde Ermeni sorunu iki yönde gelişmiştir. Bunlardan ilki, Batılı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskı ve müdahaleleridir. Sorunun ikinci yönü ise, Anadolu, Suriye ve Rumeli’de yaşayan Ermenilerin Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, özellikle Doğu Anadolu ve Kilikya’da yeraltında örgütlenmeleri ve silahlanmalarıdır.
İlk kışkırtmalar Rusya’dan gelmeye başlamış, Rusların bu tutumu İngiliz ve Fransızları Ermenilerle daha çok ilgilenmeye sevketmiştir. Doğu Anadolu’daki İngiliz Konsoloslukları’nın sayısı hızla artmış, ayrıca bölgeye çok sayıda Protestan misyonerler gönderilmiştir.
Bu kışkırtmalar sonucunda Doğu Anadolu’da 1880′den itibaren çeşitli Ermeni komiteleri kurulmaya başlamıştır. Ancak, yerel düzeyde kalan bu komitelerin varlıkları, Osmanlı yönetiminden şikayeti olmayan ve barış ve refah içinde yaşamlarını sürdüren Ermeni halkının büyük çoğunluğunun ilgisini çekmekte başarılı olamadığından kısa bir süre sonra sona ermiştir.
Osmanlı Ermenilerini içeride kurulan komiteler yoluyla devlete karşı harekete geçirmek mümkün olmayınca, bu kez Rus Ermenilerine Osmanlı toprakları dışında komiteler kurdurtulması yoluna gidilmiştir. Böylece 1887′de Cenevre’de sosyalist eğilimli, ılımlı militan Hınçak, 1890 ‘da ise Tiflis’te aşırı, terör, isyan, mücadele ve bağımsızlık yanlısı Taşnak Komiteleri ortaya çıkmıştır. Bu komitelere Anadolu topraklarının ve Osmanlı Ermenilerinin “kurtarılması” hedef ve amaç olarak gösterilmiştir.
İstanbul’da örgütlenen ve Avrupa devletlerinin dikkatlerini Ermeni meselesine çekerek Osmanlı Ermenilerini kışkırtmayı hedefleyen Hınçakların başlattığı ayaklanma girişimlerini, aralarında siyasi mücadele başlayan Taşnaklarınki izlemiştir. Bu ayaklanma girişimlerinin ortak özelliklerini, Osmanlı ülkesine dışarıdan gelen komitelerce planlanmış ve yönlendirilmiş olmaları ve örgütlenme faaliyetlerinde Anadolu’ya yayılan misyonerlerin büyük katkısından yararlanmaları teşkil etmiştir.
İlk isyan 1890′daki Erzurum isyanıdır. Bunu yine aynı yıl meydana gelen Kumkapı gösterisi, 1892-93′te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894′te Sasun isyanı. 1894′te Babıali gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896′da Van isyanı ve Osmanlı Bankası’nın işgali, 1903′te ikinci Sasun isyanı, 1905′te Padişah Abdülhamid’e suikast girişimi, 1909′da Adana isyanı izlemiştir. İsyanların Osmanlı kuvvetlerince bastırılması, dünya kamuoyuna “Müslümanlar Hristiyanları katlediyor” mesajıyla yansıtılmış ve Ermeni sorunu giderek daha geniş çapta bir uluslararası sorun niteliğine büründürülmüştür. Nitekim, döneme ait İngiliz ve Rus diplomatik temsilciliklerinin raporları, Ermeni ihtilalcilerin hedefinin karışıklıklar çıkararak Osmanlıların karşılık vermesini ve böylece yabancı ülkelerin duruma müdahalesini sağlamak olduğunu kaydetmektedir ve büyük devletlerin diplomatik ve konsolosluk temsilcilikleri Anadolu’nun her köşesine dağılmış Hristiyan misyonerler ile birlikte Ermeni propagandasının Batı kamuoyuna iletilmesinde ve benimsetilmesinde büyük rol oynamışlardır.

I. DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI
Osmanlıların 1 Kasım 1914 tarihinde İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşa girmesi, Ermeni komitelerince büyük bir fırsat olarak görülmüş, Rus saflarına katılan Ermeniler gönüllü alaylar kurarak Rus işgal kuvvetleriyle birlikte Doğu Anadolu topraklarına girmişlerdir. Ayrıca, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yeni isyanlar çıkartılmış, Osmanlı kuvvetleri arkadan vurulmuş, sivil Türk halkı büyük bir katliama maruz kalmıştır. Bu katliam yalnızca Türkleri hedef almamış Trabzon civarındaki Rumlar ve Hakkari çevresindeki Museviler de katledilmişlerdir.
Bütün bunlar olurken, İngiliz ve Fransız donanmaları Çanakkale Boğazı’nı zorlamakta, Osmanlı orduları Galiçya’dan Doğu Anadolu ve Irak’a kadar çeşitli cephelerde düşman kuvvetleriyle çarpışmaktadır.

24 NİSAN 1915
Osmanlı hükümeti bu durum karşısında önce Ermeni Patriği ile Ermeni toplumunun milletvekilleri ve diğer önde gelenlerine Ermenilerin Müslümanları arkadan vurmaya ve katletmeye devam etmeleri halinde gerekli önlemleri alacağını bildirmekle yetinmiş bu sonuç vermeyince, 24 Nisan 1915 tarihinde Ermeni Komiteleri’ni kapatarak yöneticilerinden 235 kişiyi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklanmıştır.
Dışardaki Ermenilerin her yıl “Ermeni soykırımının yıldönümü” diye andıkları 24 Nisan, işte bu 235 komitecinin tutuklandığı tarihtir.
Doğu cephesinde Ermeni asıllı vatandaşlarının ihanetine uğrayan Osmanlı Hükümeti ülke bütünlüğüne karşı yöneltilen bu faaliyetlerin engellenmesi amacıyla Ermeni komitelerini kapatmanın ve liderlerini tutuklamanın yanı sıra Doğu Anadolu’da savaş bölgesi hattı içinde kalan Ermenileri 27 Mayıs 1915 tarihli bir kanun çerçevesinde imparatorluğun güneydeki savaş dışı kalan bölgelerine (Suriye’ye) sevketmiştir.
Ermeni tarihçi Leo’nun da belirttiği gibi, Osmanlı Hükümeti “Rus kışkırtmalarına kapılarak ve Rus silahlarına güvenerek karışıklık ve isyanlar çıkaran Ermeni komiteleri karşısında kendi varlığını korumak hakkını kullanmıştır”.
Tehcir uygulaması Ermeni çevreleri ve hasım devletlerce “Ermeni katliamı” olarak adlandırılmış ve Osmanlılara karşı büyük bir propaganda kampanyası başlatılmıştır.
Back to top Go down
https://arkadasim.forum.st/
JOKER
Admin
JOKER


Mesaj Sayısı : 335
Rep : 2
İtibar : 783
Yaş : 33
Nerden : Tekirdağ

Ermeni Sorunu Empty
PostSubject: Re: Ermeni Sorunu   Ermeni Sorunu Puce-p11Tue Jun 02, 2009 4:52 am

Oysa tehcir güvenlik nedenleriyle belirli bir grubun belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesi uygulamasından ibarettir. Savaş halinde düşman ile işbirliği yaptığı sabit olmuş ve üstelik bu işbirliğini bir iftihar vesilesi olarak gören toplulukların zararlı faaliyetlerinin önlenmesi bakımından belirli bir yerde ikamete mecbur edilmesinin devletin en doğal haklarından biri sayılması gerekir. Bu önlem ülkesinin güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından benzer tehlikelerle karşılaşan tüm devletlerin başvurduğu bir uygulamadır. Başta ABD olmak üzere İkinci Dünya Savaşı’nda bile çok sayıda devlet tarafından aynı önleme başvurulmuştur

MECLİS-İ VÜKELA’NIN TEHCİR KARARI
[Düşmanla işbirliği yapma, masum halkı katletme ve isyan çıkarma gibi zararlı hareketlerde bulunan Ermenilerin Musul, Zor, Halep ve Suriye’nin bazı bölgelerine sevkleri için, Dahiliye Nezâreti’nin 13 Mayıs [1]331 tarihli ve 270 numaralı tezkiresi üzerine, Meclis-i Vükelaca alınan tehcir kararı.]
16B. 1333 (30 Mayıs 1915)

Sıra numrosu: 163

Meclis-i Vükelâ Müzâkerâtına Mahsûs Zabıtnâme Hülasâ-i me’âlî

Menâtık-ı harbiyyeye civâr mahallerde sâkin Ermenilerden bir kısmının hudûd-ı Osmâniyye’yi a’dâ-yı devlete karşu muhâfaza ile meşgûl olan Ordu-yı Hümâyûn’un harekâtını tas’îb ve erzâk ve mühimmât-ı askeriyye nakliyâtını işkâl ve düşman ile tevhîd-i âmâl ve ef’âl ve bi’l-hâssa supîf- âdâya illtihak ve memleket dâhilinde kuvây-ı askeriyyeye ve ahâlî-i ma` sûmeye müsellahan ta`arruz ve şuhûr ve kasabât-ı Osmaniyye’ye tasallut ile katl ve nehb ü gârete ve düşman kuvâ-yı bahriyyesine erzâk tedârikiyle mevâki’-i müstahkemeyi irâ’eye cür’etleri bu gibi anâsır-ı ihtilâliyyenin sâha-i harekâtdan uzaklaşdırılmasını ve usâta üssü’l-harekât ve melce’ olan köylerin tahliyesini îcâb ederek bu bâbda ba`zı gûna icrâ’âta başlanıldığı ve mine’l-cümle Van, Bitlis, Erzurum vilâyâtıyla nefs-i Adana, nefs-i Sis ve nefs-i Mersin müstesnâ olmak üzere Adana, Mersin, Kozan, Cebel-i Bereket livâları ve nefs-i Mar’aş müstesnâ olmak üzere Mar’aş sancağı ve Haleb vilâyetinin merkez kazâları müstesna olmak üzere İskenderun, Belen, Cisr-i şu’ûr ve Antakya kazâları kurâ ve kasabâtında sâkin Ermenilerin vilâyât-ı cenûbiyyeye sevkine bi’l-ibtidâr Van vilâyetiyle hem-hudûd olan kısm-ı şimâlîsi müstesnâ olmak üzere Müsul vilâyetine ve Zor sancağına ve nefs-i Urfa müstesnâ olmak üzere Urfa sancağının kısm-ı cenûbiyyesine ve Haleb vilâyetinin şark ve şark-ı cenûbî kısmına ve Sûriye vilâyetinin kısm-ı şarkîsinde ta`yîn ve tahsîs edilen mahallere nakl ve iskânına mübâşeret ve devâm edilmekde bulunduğu beyânıyla menfa’at-i esâsiyye-i devlete muvâfık telakkî edilen bu cereyânın bir usul ve kâ`ide-i muttarideye rabtı lüzûmuna ve bu bâbda ba`zı ifâdâta dâ’ir Dâhiliye Nezâreti’nin 13 Mayıs sene [1]331 târîhli ve 270 numrolu tezkiresi okundu.

KARARI

Fi’l-hakîka devletin muhâfaza-i mevcûdiyyet ve emniyyeti uğrunda tevâlî eden icrâ’ât ve ıslâhât-ı fedâkârîsi üzerine icrâ-i sû-i te’sîre sebep olan bu kabil harekât-ı mazarranın icrâ’ât-ı mü’essire ile imhâ ve izâlesi kat`iyyen muktezî ve nezâret-i müşârün-ileyhâca bu emrde ibtidâr olunan icrâ’âtdaki isâbet bedîhi olduğundan tezkire-i mezkûrede dermiyân kılındığı üzere muharrerü’l-esâmî kurâ ve kasabâtda sâkin Ermenilerden nakli îcâb edenlerin mahall-i mürettebe-i iskâniyyelerine müreffehen sevk ve îsâlleriyle güzergâhlarında te’mîn-i istirâhât ve muhâfaza-i cân ve mâlları ve muvâsalâtlarında keyfiyyet-i îğvâlarıyla sîıret-i kat`iyyede iskânlarına kadar “Muhâcirîn Tahsîsâtı”ndan i’âşeleri ve ahvâl-i sâbıka-i mâliyye ve iktisâdiyyeleri nisbetinde kendilerine emlâk ve arâzî tevzî`i ve içlerinden muhtâc olanlara taraf-ı hükûmetden mesâkin inşâsı ve zurrâ’ ve muhtâcîn-i erbâb-ı san`ata tohumluk ve âlât ve edevât tevzî’i ve terk etdikleri memleketde kalan emvâl ve eşyâlarının veyâhûd kıymetlerinin kendilerine suver-i münâsibe ile i’âdesi ve tahliye edilen köylere muhâcir ve aşâ’îr iskânıyla emlâk ve arâzînin kıymeti takdîr edilerek kendilerine tevzî`i ve tahliye edilen şuhûr ve kasabâtda ka’in olup nakledilen ahâlîye â’id emvâl-i gayr-i menkîılenin tahrîr ve tesbît-i cins ve kıymet ve mikdârından sonra muhâcirîne tevzî`i ve muhâcirînin ihtisâs ve iştigâlleri hâricinde kalacak zeytunluk, dutluk, bağ ve portakallıklarla dükkân, hân, fabrika ve depo gibi akârâtın bi’l-müzâyede bey’ veyâhûd îcârı ile bedelât-ı bâliğâsının kendilerine i`tâ edilmek üzere ashâbı nâmına emâneten mâl sandıklarına tevdi i ve mu`âmelât ve icrâ`ât-ı mesrüdenin îfâsı zımnında vukû’ bulacak sarfiyâtın “Muhâcirîn Tahsîsâtı”ndan tesviyesi zımnında nezâret-i müşârün-ileyhâca tanzîm edilmiş olan tâ`lîmâtnâmenin bi-temâmihâ tatbîk-i ahkâmıyla emvâl-i metrûkenin te’mîn-i muhâfaza ve îdâresi ve mu’âmelât-ı umûmiyye-i iskâniyyenin tesrî’ ve tanzîmî ve tedkîk ve teftîşi ve bu husûsda ta`lîmâtnâme ahkâmı ve nezâret-i müşârün- lleyhâdan ahz ve telakkî edilecek evâmîr dâ’iresinde mukarrerât ittihâz ve tatbîki ve tâlî komisyonlar teşkîli ile ma`âşlı memûr istihdâmı vazîfe ve salâhîyyetlerini hâ’iz olmak ve doğrudan doğruya Dâhiliye Nezâreti’ne merbût bulunmak ve bir re’îsi ile biri me’mûrîn-i dâhiliyyeden ve diğeri me’mûrîn- i mâliyyeden intihâb ve ta`yîn edilecek iki a`zâdan terekküb etmek üzere komisyonlar teşkîl edilerek mahallerde mezkûr ta`lîmâtnâmenin vâlîler tarafından icrâ-yı ahkâmı tensîb edilmiş olduğunun cevâben nezâret-i müşârün-ileyhâya teblîği ve devâ’îr-î müte’allikaya ma’lûmât i’tâsı tezekkür kılındığı,

17 Mayıs 1331
Meclis-i Vükelâ Mazbatası, 198/163
ERMENİLERİN VERDİĞİ KAYIPLAR
Ermenilerin Doğu Anadolu’daki çarpışmalar ve tehcir sırasında kayıplar verdikleri doğrudur. Bunu kimse inkar etmemektedir. Bir dünya savaşı ve ayaklanma koşullarının oluşturduğu genel asayişsizlik ortamı ve kişisel kin ve intikam duyguları içinde, tehcir sırasında kafileler bazı saldırılara uğramıştır. Osmanlı Hükümeti bu durumu elinden geldiğince önlemeye çalışmış ve sorumluları da cezalandırmıştır. Osmanlı Hükümeti’nin yayınladığı çeşitli emirlerde, nakledilen Ermenilerin can ve mal güvenliğinin sağlanması, iaşe ve ibate ihtiyaçlarının devletçe karşılanması, kafilelerin güvenliğinin özel görevlilerce temin olunmasına ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmaktadır. Bu emirlerden halen yabancı ülkelerin arşivlerinde de mevcut olan bazıları şöyledir:
“Nakli gereken Ermenilerin yeni yerleşme bölgelerine hareket ettirilmeleri ve yolculukları sırasında rahatları sağlanmalı, canları ve malları korunmalıdır. Varışlarından yeni yurtlarına tamamıyla yerleşmelerine kadar iaşeleri mülteci tahsisatlarından karşılanmalıdır. Bunlara daha önceki mali durumları ve hali hazır ihtiyaçlarına göre mal ve toprak dağıtılmalıdır, ihtiyaç sahipleri için evler yapılmalı, çiftçi ve ihtiyaç sahibi zanaatkarlara tohum, alet ve teçhizat temin edilmelidir.”
“Bu emrin tamamıyla Ermeni isyancı komitelerinin genişlemesine karşı bir önlem olması nedeniyle, Müslüman ve Ermeni gruplarının karşılıklı katliama girişmelerine yol açacak şekilde yerine getirilmesinden kaçınılmalıdır.”
“Yeniden yerleştirilen Ermeni gruplarına refakat etmek üzere özel görevliler temini için düzenlemeler yapılacaktır.”
“Yoksul göçmenlere yeterli yiyecek verilmeli ve sağlık durumları her gün doktor tarafından denetlenmelidir. Hasta, kadın ve çocuklar trenle, diğerleri ise dayanıklılıklarına göre katırla, araba içinde veya yaya olarak gönderilmelidir. Kamplarda veya yolculuk sırasında göçmenlere karşı bir saldırı vuku bulursa, bu saldırılar derhal püskürtülmelidir.”
Öte yandan, savaş günlerinin güç koşullarını, araç, yakıt, gıda, ilaç ve diğer imkanların yetersizliğini, ağır iklim şartlarını ve tifüs gibi salgın hastalıkların yol açtığı tahribatı da göz önünde tutmak gereklidir. Örneğin 90.000 kişilik bir Osmanlı kolordusunun Doğu cephesinde sırf soğuk ve salgın hastalıktan kırıldığı unutulmamalıdır. Cephelere uzak bölgelerde, hatta İstanbul’da günün koşulları altında dahi büyük sıkıntılar çekilmiştir. Bu güçlükler sadece Ermeniler için değil, tüm Osmanlılar için eşit ölçüde geçerlidir. Uğranılan acılar herkes için ortak acılar olmuştur.

SEVR VE LOZAN ANTLAŞMALARI
Osmanlı Devletinin savaştan yenik çıkmasıyla imzalanan Sevr Andlaşması Ermenileri bir kez daha umutlandırmıştır. Bu Andlaşmada Ermenistan’ın özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanınması öngörülmekteydi. Sınırın tesbiti ise ABD Cumhurbaşkanı Wilson’ın takdirine bırakılmaktaydı.
Sevr Andlaşmasını geçersiz kılan ve Türkiye Cumhuriyetini kuran 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Andlaşmasında ise Ermeniler hakkında hiçbir hüküm yer almamaktadır. Esasen, Lozan Andlaşmasından önce 16 Mart 1921′de SSCB ile imzalanan Moskova Anlaşması Türk-Rus sınırını çizmiş, bu sınır Kafkasya’da Erivan merkez olarak kurulan Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti tarafından da 13 Ekim 1921 tarihli Kars Anlaşması ile kabul edilmiştir. Ermeni toprak talepleri böylece tarihe gömülmüştür.

ERMENİ TERÖRİSTLERCE ÖLDÜRÜLEN TÜRK DİPLOMATLAR
Sözde Ermeni soykırımı ve iddiaları için yurtdışında Türkiye Cumhuriyetini temsil eden çok sayıda diplomat ve görevli Ermeni teröristlerce katledilmiştir.
Ermeni teröristlerce öldürülen Türk diplomat ve görevlilerinin listesi aşağıda sunulmuştur :
Şehit Türk Diplomat, Görevli ve Vatandaşlar
Tarih Şehir / Görevi Adı Soyadı
27.01.1973 Santa Barbara / Başkonsolos / Consul Mehmet BAYDAR
Konsolos / General / Consul Bahadır DEMİR
22.10.1975 Viyana / Wien / Büyükelçi / Ambassador Daniş TUNALIGİL
24.10.1975 Paris / Büyükelçi / Ambassador İsmail EREZ
Şoför/Driver Talip YENER
16.02.1976 Beyrut / Başkatip / First Secretary Oktar CİRİT
09.06.1977 Vatican City / Büyükelçi / Ambassador Taha CARIM
02.06.1978 Madrid / Büyükelçi / Elçi / Ambassador’s Wife Necla KUNERALP
Em.Büyükelçi / Retired Ambassador Beşir BALCIOĞLU
12.10.1979 Lahey / Büyükelçi Oğlu /Ambassador’s Son Ahmet BENLER
22.12.1979 Paris / Turizm Müşaviri Yılmaz ÇOLPAN
31.07.1980 Atina / Athens İdari Ataşe Galip ÖZMEN
Atina / İdari Ataşe Kızı Neslihan ÖZMEN
26.09.1980 Paris/Basın Müşaviri yapılan saldırıdan yaralı olarak kurtulmuş ve kısmi felç olmuştur. Selçuk BAKKALBAŞI
17.12.1980 Sydney/ Başkonsolos / Consul Şarık ARIYAK
Güvenlik Ataşesi / Security Attache Engin SEVER
04.03.1981 Paris / Çalışma Ataşesi / Counsellor for Labour Affairs Reşat MORALI
Din Görevlisi / Counsellor for Religiotis Affairs Tecelli ARI
09.06.1981 Cenevre / Geneve / Sözleşmeli Sek. / Secreta. M.Savaş YERGÜZ
24.09.1981 Paris/ Güvenlik Ataşesi / Security Attache CemaI ÖZEN
28.01.1982 Los Angeles/ Başkonsolos / Consul General Kemal ARIKAN
08.04.1982 Ottava / Ottawa / Ticaret Müşaviri
Kani GÜNGÖR
04.05.1982 Boston / Fahri Başkonsolos/Honorary Consul General Orhan GÜNDÜZ
07.06.1982 Lizbon/Lisbon/ İdari Ataşe/Administrative Officer Erkut AKBAY
27.08.1982 Ottawa/ Askeri Ataşe Albay / Military Attache Colonel Atilla ALTIKAT
09.09.1982 Burgaz / İdari Ataşe / Administrative Attache Bora SÜELKAN
08.01.1983 Lisbon / İdari Ataşe Eşi Nadide AKBAY, eşi merhum Erkut AKBAY’ın yaşamını yitirdiği 07.06.1982 tarihli saldırıda yaralanmış ve 08.01.1983 tarihinde yaşamını yitirmiştir. Nadide AKBAY
09.03.1983 Belgrad / Büyükelçi / Ambassador Gali BALKAR
14.07.1983 BrükseI/Brussels/ İdari Ataşe/Administrative Attache Dursun AKSOY
27.07.1983 Lisbon/ Müsteşar Elçi / Wife of the Counsellor Cahide MIHÇIOĞLU
28.04.1984 Tahran/ Sözleş.Sek. Elçi / Wife of Secre. Işık YÖNDER
20.06.1984 Viyana / Çalışma Ataşesi Erdoğan ÖZEN
19.11.1981 Viyana / Uluslararası Memur Enver ERGUN
07.10.1991 Atina / Basın Ataşesi Çetin GÖRGÜ
11.12.1993 Bağdat / İdari Ataşe Çağlar YÜCEL
04.07.1994 Atina / Müsteşar Haluk SİPAHİOĞLU
Back to top Go down
https://arkadasim.forum.st/
 
Ermeni Sorunu
Back to top 
Page 1 of 1
 Similar topics
-
» Hatay Sorunu

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
BİLGE FORUM - Forum Bilge :: Lise Ödev Kaynakları :: Tarih Ödevleri-
Jump to: